İklim Değişikliği / 2015


Burak Kaya – İklim Değişikliği/2015
Burak Kaya: Klasik Gitar
Ozan Musluoğlu : Kontrbas
Yinon Muallem: Vurmalı Çalgılar

Beste ve Düzenlemeler: Burak Kaya

Yapım: Burak Kaya & WePlay


  1. Eylemciler
  2. Gezi Parkı
  3. Hasankeyf
  4. Emek Sineması
  5. HES’tir Git
  6. Ağaçkesen Köprüsü
  7. İstanbul Bisiklet Yolları
  8. İklim Değişikliği
  9. Gerze

* İlk gitar öğretmenim Hüseyin Güleç’in değerli anısına

Katkıda Bulunanlar (Yapım, Kayıt, Mastering, Tasarım)
Kayıt: Emrah Akar (WePLAY)
Miks: Aybar Aydın
Mastering Alan Silverman (Arf! Mastering)
Grafik Tasarım: Aynur İyigör
Kapak Resmi: Trisha Co Reyes (Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından düzenlenen 20.Uluslararası Resim Yarışması, Birincilik Ödülü – 2011)

Teşekkürler: Murat Gülerci, Dilek Çelik, Baran Kaya, Haluk Polat, Barış Bahçeci, Setenay Yüksel, tüm WePLAY çalışanları, Emrah Akar, Aybar Aydın, Alan Silverman, Levent Büyük, Çağdaş Şenel, Uğur Çakın, Erman Erzengin, Cream Audio’daki dostlar, Cem Soydemir, Tomris Kartal ve Aynur İyigör’e dayanışma, dostluk, yardım ve sevgilerinden ötürü teşekkür ederim.

İklim Değişikliği Üstüne Notlar
İklim Değişikliği, klasik gitarda Burak Kaya, kontrbasta Ozan Musluoğlu ve vurmalı çalıgılarda Yinon Muallem’in yer aldığı akustik tınılara sahip bir albüm. Albümdeki tüm parçalar Burak Kaya’ya ait.

İklim Değişikliği dendiğinde, birbirine karşıt, iki farklı düşünce geliyor akla. Birincisi, küresel ısınma sonucu ortaya çıkan ve gezegenin sonunu hazırlayan felaket, ikincisiyse gezegenin sonunu görüp, sorgulamaya başlayan insanların düşüncelerindeki değişim. Bugün ilk yolun karanlığa, ikincisinin aydınlık bir geleceğe çıktığı bir yol ayrımındayız. İklim Değişikliği, Trisha Co Reyes’in kapakta yer alan eşsiz tablosu gibi perdesini umuda açan bir albüm. Gezi Parkı’nda, Gerze’de, Hasankeyf’te insanların önce kendi düşünce iklimlerini, sonra dalga dalga birleşerek tüm dünyanın düzenini değiştirmeleri, bugün baktığımız yerden bir hayal gibi görülebilir. Olsun.

Eğer bir gün bu hayal gerçekleşirse, dünya tarihinin gördüğü en büyük, en örgütlü, en güzel, en eşitlikçi mücadelesi ile gerçekleşecek. Değilse, bu mücadele, insanlık tarihinin en onurlu direnişi ve insanlığın son güzel hayali olacak.

Eylemciler, dünyanın farklı coğrafyalarında yaşayan ve kendi bölgelerinden yola çıkarak tüm gezegenin geleceği için savaşan çevre eylemcilerini anlatıyor.

Gezi Parkı, üstüne bina yapmak için yıkılmak istenen Gezi Parkını ve ve bu yıkıma direnenleri anlatıyor. Parçanın ilk bölümünde çevrecilerin kararlılıkları, ikinci bölümde tüm halkın direnişe katılarak parkı işgal etmesi ve üçüncü bölümde Gezi Parkı’nda kurulan ortaklaşa yaşamın güzelliği anlatılıyor.

Hasankeyf, Dünya Mirası Listesi’ne alınmak için UNESCO tarafından belirlenmiş on kriterden birisini bile karşılamak yeterliyken, bu on kriterden dokuzunu karşılayan, dünyadaki tek yer. Eğer birileri dur demezse, on bin yılı aşkın tarihyle, Hasankeyf ve Dicle Vadisi, 2015 yılı içinde Ilısu Barajının suları altında kalacak. Hasankeyf ve Dicle için yazılmış bir parça.

Emek Sineması, 1884’te mimar Alexandre Vallaury tarafından inşa edilmişti. 2013 yılında, yerine daha güzel bir sinema yapacağız diyenler tarafından yıkıldı. Kültürel varlıkları koruyup güzel tutacağına, ‘çevresi sidik, içerisi çöp kokuyordu’ diyerek eleştiren, tarihi binaları ‘eski’ diyerek yıkmaya kalkan düşünceye dirense de yıkılmaktan kurtulamayan tarihi Emek Sineması için yazılmış hüzünlü bir parça.

HES’tir Git, akarsuların coşkusunu, ritmdeki canlılık ve ezgideki değişkenliklerle anlatmaya çalışan bir parça. Kurulu olduğu bölgede, ormanları yağmalayan, akarsu yataklarını değiştiren, derelerde hayvanlar için can suyu bile bırakmayan HES’lerin doğaya verdiği zarar ve azgın suların yok edilmesi anlatılıyor.

Ağaçkesen Köprüsü, meşesi, kestanesi, gürgeni, kayını, akçaağacı, yaban eriği, içinde öten yüzlerce farklı kuş türü, yaban domuzu, karacası, tilkisi, baharda gürül gürül akan suları ile İstanbul’un Kuzey Ormanlarını anlatıyor. 2013 yılında yapımına başlanan 3.Boğaz Köprüsü, bu ormanları paramparça edecek. Kuzey ormanları, boylamasına Karadeniz kıyılarından kent merkezine doğru, enlemesine ise Şile’den Trakya doğru uzanan çok geniş bir alan. İstanbul’un en güzel fotoğrafları hep buralarda çekiliyor. Buralar yok olduğunda Belgrad Ormanları, Polonezköy, Taşdelen, Alemdağ, Terkos, Ömerli, Istranca, Büyükçekmece, Alibeyköy, Sazlıdere gibi şehrin en büyük değerleri, ranta kurban edilmiş olacak. Bu köprüyü yapmak için diretenlerin temel gerekçesi, önceki köprülerde olduğu gibi, gene insanların ulaşımı. Bu büyük bir yalan: Köprüler insanlar için değil, arabalar için yapılıyor. Birinci Boğaz Köprüsü yapıldıktan sonraki beş yıl içinde boğazı geçen insan sayısı % 12 artarken araç sayısı % 257 artmış. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü açıldıktan günümüze kadar boğazdan geçen insan sayısı % 170 artarken, araç sayısı % 1180 artmış. Eskiden çevresinde yerleşim olmayan köprü bağlantı yolları ise bugün beton yığınları ile kuşatılmış durumda. Yani köprüler insanların rahatını değil otomotiv ve inşaat sektörünün karını, emlakçıların gelirini, rantçıların iştahını artırmaya yarıyor.

2013 yılında, her şeyi halletmişiz de, geriye bir tek bu kalmış gibi “Yeni köprünün adı ne olsun?” tartışması yaşanırken, ben de içinde yüzlerce farklı hayvan türünü, İstanbul’un neredeyse bütün su havzalarını barındıran bu ormanları yok edecek köprüye bir ad düşündüm. Aklıma, yalnızca bu geldi.

İstanbul Bisiklet Yolları, İstanbul’daki bisiklet yollarını anlatıyor. Boyu boyuna, huyu huyuna uygun bir parça.

İklim Değişikliği, neoliberal politikalar ışığında, emeği sömüren, gezegeni kirleten, üretimi değil tüketimi, yeşil alanları değil betonlaşmayı kutsallaştırıp fosil yakıtlardan vazgeçmeyen firmaların gezegene verdikleri zararı anlatıyor. Parçanın ilk bölümünde dünyadaki olağan düzen ve doğal denge anlatılırken, solo bölümünde, küresel ısınmanın etkisiyle ortaya çıkan iklim değişiklikleri vurgulanıyor. Bu bölümde, kuraklıklar, seller, tayfunlar gibi aşırı iklim olayları, dengesiz tonlar, sert tuşe ve vuruşlarla anlatılıyor.

Gerze parçasında Anadolu Grubu’nun kömürlü termik santral planına karşı uzun yıllardır direnen Gerze halkı anlatılıyor. Termik santralin çevreye vereceği yıkımı anlatan bir ağıtla başlayan parça, “Ben Seni Sevduğumu Dünyalara Bildurdum” türküsünden bir tema ile hareketleniyor. Gerze’lilerin gazlı, coplu direnişleri sonrasında adım adım ulaştıkları zafer, parçada da sona kadar giderek artan bir coşku ile anlatılıyor.

Dijital Platformlar: